5 Ekim 2012 Cuma

onları ne zaman dinlesem filmin sonu gelmiş de karakter bile jeneriği okumaya hevesliymiş gibi hissediyorum. sinirlenmişim, dakikalarca, onlarca dakikalarca koşmuşum, yoruldukça daha hızlı koşmuşum, inat etmişim de sonunda dayanamayıp, soluk soluğa durmuşum gibi hissediyorum. dalmışım, önümdeki saniyelerin sudaki son saniyelerim olduğunu bilecek kadar havasızlıkla dolmuşum gibi hissediyorum. gökyüzüne yakınlaşma adına gece yarısı çatıya çıkmalı titrek kışları hissediyorum. "sigaraya mı başlasam acaba"ları hissediyorum. yetişilen son otobüsleri hissediyorum. daha hızlı, daha daha hızlı, saatlerce salıncağa binmeleri hissediyorum.
bir anlık salaklık edip acaba ders çalışırken dinlenirler mi diye düşünüyorum. kafamı karıştırmak için sözleri olması şartmış gibi.
moon is down var tabi bir de.
günler öyle hızlı geçiyor.
ben bana bakıyorum, o ben beni süzüyor, sonra ben durup hangisi benim anlamaya çalışıyorum.
bu durum da uzun süredir böyle aslında.
tefail gelse de kafama kafama vursa.
çünkü tanrı gündelik dertlerle meşgul edilmemeli.
ama kitaplarıma yeni kavuşmuşken ben, ve bu sefer daha çok sevemezdim derken dışlanmaya başlıyorum kendim tarafından.
gülen yanaklarımla yazan parmaklarım çok ağrıyor bu sıra. seviyorum, ama bazen de salt zorunluluktan devam ettiriyorum. zorunluluğa dönüşen her şeyden nefret eden küçücük bünyem bunlara da tepki gösterirse diye de korkuyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder