1 Eylül 2016 Perşembe

31/08/16
Baştan

Bir haftadır canhıraş, adı "İki Cenaze Bir Ah!" yahut "Bir Cenaze Bir Ah! Bir Cenaze" olan bir yazıyla uğraşıyorum. Yazıp yazıp başlık belirleyemediklerime inat, başlığın ötesinde hiçbir kelime yerini bulamadı. Nefret kustum 3 sayfa, öfke kustum, sonra başkaldırı. Tutunmaya çalıştım sivri duygulara hep. Ama daha ilk kuralda toslamıştım: sivri tutulmaz, sivri tutulmamak için sivrilendir.

Letonya'da 6 günlük dünya güzeli oda arkadaşıma uzun uzun mektup yazdım. Bunları neden anlattığımı bilmediğimi söyledim sonra. "Bazen terk edilmiş bir evin duvarında bir delik kazar ve hikayeni ona anlatırsın.". Kimse duymasa da ses çıkmıştır. Kendini kandırmak da diyebiliriz adına. Bir şeyler yapmak, üzerine düşeni yapmakmış gibi davranabiliriz. 

Sevgili blog, sanki üzerime düşen her şeyi silkeleyip atıyorum bu ara. Mutlu olmak adına. Bir yandan sivrilenler bana batmasın diye kaçıp, bir yandan özlediğim o en güçlü duyguların peşlerine düşüyorum.

Ki çember kavramı bana hiçbir zaman iyi şeyler çağrıştırmadı.