19 Haziran 2009 Cuma

dün gece, çok uzun zamandır yüreğimin üstünde oturan, ağırlığıyla ezildiğim ama alıştığımdan farkedemediğim kalp kırıklığını çözdük uğraşıp didinerek. o kadar uzun süredir varmışki, o kadar alışmışım, kendimden bir parça sanıyormuşum onu. değilmiş meğer. dün gece kalp ameliyatına girdim sanki:) ve oradan yarayı aldık, sardık onu, iyileşmeye bıraktık. içinde sıkışmış tüm cümleleri döktük, hafiflettik. beraber yaptığımız son ve en güzel işi yaptık. teşekkür ederim...

18 Haziran 2009 Perşembe

Başlangıç

Aylar önce almıştım bu blogu. Almıştım ya, yazmaya başlamak zor gelmişti; ne yazacağını düşünmek, düzenli olarak ilgilenmek tabi bide etrafa kendini beğendirme arzusu,okuyabilme ihtimali olan insanlar=) ama geçen gün olan bir olay sayesinde 'artık başlamalısın' dedim. hayatını değiştirmek ister ya insan bazen, bir yenilik, bir başlangıç, her şey üstüne üstüne gelirde yapacak hiçbir şeyin olmadığını farkedersin, işte tam öyle bir noktada duruyorum şu anda.

Hayatım boyunca her yazın başında yapacak şeylerim olurdu, gerçekleştirebilsemde, gerçekleştiremesemde. geçenlerde, son sınavlar bittikten sonra oturdum düşündüm bu yaz ne yapacağım diye işte liste:

okumak(bütün yıl yaptığım dişe dokunur tek şey de bu oldu işin en acıklısı)
tatil yapmak(gezebildiğim kadar gezmek)
ımm, başka, başka, sınav stresine psikolojikman hazırlanmak, en önemlisi seneye okuyamayacağım kitapları okumak!
(bakınca her tatile de en az 5 kitapla çıktığımı düşünürsek, bütün yaz için aklıma gelen tek şey okumak olmuş, listeyi 1e de indirebiliriz=)

sonradan köy enstitüleri derneğinde çalışmak, artık rebaba başlamak, bilardo dersi alıp ciddi ciddi sarmak gibi planlar çıksa da, daha şimdiden bu yazın nasıl geçeceğini kara kara düşünmeye başladım, bari en azından yazmaya başlayayım hiç değilse bilgisayarı açtığımda karşıma yapacak bir şey çıksın dedim ve ahanda ilk yazım!

şimdi ilk olarak bu sayfanın çeşitli yerlerini açıklamak istiyorum:

adyende: osmanlıcada gökkuşağı demekmiş.kulağa tınısı çok hoş, yumuşacık geliyor.

marlis: yönetmenliğini ozan açıktan'ın yaptığı bir kısa film. fransızca bir isim. "hayatımdan silinecekken, hayatıma kazınarak intikam alan..sen misin? yoksa seni gördüğüm ilk an mı? " marlis...

başlıktaki "son" yazısı: tamamen bunalımda olduğum ve ne başlık koyacağıma karar veremediğim bi anda yazmış olduğum bir şey. nasıl değiştirileceğini bilmiyorum, bilen varsa yardım etsin:p (vee kendi çabalarımla çözdüm:d)

büyük fotoğraf: bu çilekli max yiyen mavi gözlü kıvruşuk dünyalar tatlısı kızı gökçe pehlivanoğlu çekmiş.

Profil fotoğrafı: my chemical romance/i don't love you şarkısının klibinden bir sahne. izlerken deliler gibi ağladığım klip olmuştur kendisi geçen yıl şu sıralar. kızın beyazlığına, saflığına, sevgisine hep hayran kaldım ve sanırım uzunca bir dönem o kızı kendim gibi gördüm, yalnız bırakılmış...

son okunanlar: insanlarda en çok ilgilendiğim şey bu sanırım, en çok sorduğum şeylerden biri 'ne okursun?' benim gibi ilgilenenlerine..

okunacaklar: bu listede yıllardır okumayı planlayıpta okuyamadığım, bazılarına cesaret edemediğim kitaplarla şu anda aklıma gelen kitaplar bulunmakta. saydım, 15tane. yeni kitapta eklemicem bakalım ne zaman biterler...

blogu biraz daha çözünce eklemek istediğim başka şeyler de var, zamanla inşallah...

birde, bunu sürdürmeye çalışacağım,umarım hepte beceririm, ağlak olmasın...yani, tabiki üzgün anlarım, -içimde taşıyamayıp- yazarak kurtulmak istediklerim, kolumu kanadımı kıran anlar olacak, şu anda da var ama hiç bir zaman aman ne kadar yalnızım mutsuzum türünden resimler, ben ergen genç kızım beni anlayın nolur türünden tripli başlıklar olmasın.o türden bir değişim yaşamam umarımki.

neyse, buda ilk yazı olsun, kazam mübarek ola:)