25 Ocak 2011 Salı

dünden bugünden yarından

aylar sonra ilk başlığım uzun yazı şerefine gelsin.o kadar uzuunki ben kaldıramam, ben kaldıramazsam sizde kaldıramazsınız.karman çorman olmasını başlıkla dengeledim.

oğuz benim yıllardır sıfatlara sığdıramadığım, çekiştirip köşelere sıkıştıramadığım, uzak kalıp vazgeçmiş gibi yapıp beceremediğim insandır. yerini herkes bilir, o yerin her şeye rağmen hiç sarsılmadığını da. ve dün çok uzun zamandan sonra bütün gün birlikteydik. ormancıda kahvaltıyla başlayıp, tunalıda kuşlu, boklu,bol çocuklu gösteriyle ve onlarca fotoğrafla devam edip, kitapçanın patatesli kaşarlı gözlemesiyle ve sonunda oğuzu tavlada yenmesiyle sona eren bi gündü. fotoğrafların devamı bir yerlerde var ve onun insanlığa duyurmakla ilgili sorunlarımı ilk defa gözardı ediyorum.
hayallerden bahsettik sonra. 2yıl sonra amerika yolcusu, exchangele beraber gitme ihtimalimizden söz ettik. 'sen okursun, ben çalışır sana bakarım, benim okul derdim yok' dedim, benim okul derdimin olmaması hala muğlakta sanırım; sadece olabildiğince uzun süre o mühendis sıfatını taşımaktan uzak durasım var.
hayallerini gerçekleştirmek yönünde karar veren ve her şeyi bırakıp istanbula gitmeyi beceren, özenim, özentim, kırmızı geldi sonra bugün. onunla saatlerce kitapça ve arkasından ustalara saygı. cem karacayı bazı yerlerde resmen adamla karıştıracak kadar iyi söyleyen bir tuğrul(isimlerden emin değilim) ve barış mançoyu batıran, batırmakla kalmayıp yerlerde noktalayan mustafa. cem karaca mı barış manço mu sorusu barış mançoda çılgınlar gibi eğlenirizden bizi bitirdin mustafaya döndü malesef.

tuğrul:koca mustafa kemali yedin yine doymadın mı?(alkışlar)
+maşallah savaşa götürür bu adam bu gazla.
-ama mustafa?
+o diskoya bile götüremez.

günün en güzel pozu aa bak yağmur diyen kırmızı olmalıydı, ama birincilik küstüme gitti.
ve yarın, hayatım boyunca taşımak istediğim ünvanla ilgili ilk mesleki adımımı attığım gün olarak hafızama kazınacak; seneye bugün -umarımki- bir yıl oldu diyeceğim gün yarın. o çok sevdiğim adamın asistanı olmak.

18 Ocak 2011 Salı

durup dururken aslında karşımda olmayan insanlarla kavga etmeye başlıyorum. bir lanet pazartesi sabahı görülen 2cevapsız arama mıdır nedeni yoksa bireye duyulan ve tüm bilinci kör eden kıskançlık mıdır bilmiyorum.

11 Ocak 2011 Salı

"is there anybody listen to my story
all about the girl who came to stay"
konser boyunca, kız elini kaldırsında öyle çekeyim diye bekledim, konseri bırakıp kızı seyrettim. deklanşöre basılı olan parmağıma kramp girdi, bir hey jude, bir i wanna hold your hand geçti sahneden yinede kızı seyrettim. ha o el hiç kalkmadı, konserin bi kısmı da piç oldu evet. ama bi konser ancak o kadar güzel olabilirdi. ve itiraf ediyorum küstüm, gitmeyelim demeyi bende düşünmüştüm.

bunalıyorum. ait olamamaktan bunalıyorum. ama bunun hakkında konuşmak istemiyorum.

2 Ocak 2011 Pazar

bugün, kitapçada ben bu fotoğrafı çekmeye uğraşırken, imgeden bir çocuk da benim fotoğrafımı çekmeye uğraşıyordu, güzel bir andı.

1 Ocak 2011 Cumartesi

ben kıskanınca, adeta yaşama enerjim içimden çekiliyor. ne halt edeceğimi bilemiyorum. ve gariptir, olayın üstüne gitmek yerine tamamen elimi eteğimi çekiyorum.
ben kıskanınca midem çok bulanıyor.