31 Temmuz 2009 Cuma

vanya

"ne yapalım, yaşamak lazım!(sükut)Biz, vanya dayı, yaşayacağız. biz, daha birçok uzun günler,uzun geceler geçireceğiz; talihin bize göndereceği her türlü imtihanı tahammülle karşılayacağız;şimdi de, ihtiyarladığımız zaman da, hiç durmadan çalışacağız; vaktimiz gelince biz de kadere boyun eğeceğiz ve mezarımızda, öbür dünyada, biz de diyeceğiz ki;biz çile çektik, ağladık, acı günler geçirdik; işte o zaman allah bize acıyacak ve seninle beraber, sevgili dayıcığım, daha parlak, daha güzel ve daha hoş günler göreceğiz; biz de sevineceğiz ve şimdiki talihsizliğimize tahassüs ve tebessümle dönüp bakacağız -hem de dinleneceğiz. ben inanıyorum dayıcığım, imanla, aşkla inanıyorum...biz dinleneceğiz!
biz dinleneceğiz! biz meleklerin seslerini işiteceğiz; bütün yeryüzündeki fenalıkların, bütün ıstıraplarımızın, bütün dünyayı dolduran bir merhamet içinde bulunduğunu, bizim hayatımızın da sessiz, ve güzel ve bir okşayış gibi tatlı bir hal aldığını göreceğiz. ben inanıyorum, inanıyorum...(dayısının gözyaşlarını mendiliyle siler)zavallı, zavallı vanya dayıcığım, ağlıyorsun...(gözyaşları arasından)sen hayatında sevinç nedir bilmedin,fakat bekle,vanya dayıcığım,bekle...biz dinleneceğiz...(onu kucaklar)biz dinleneceğiz!"

dün gece vanya dayıyı bitirdim ve kitaplığımın -tabi daha önemlisi yüreğimin- en güzel kitaplarla dolu rafına yerleştirdim bu 2paragrafı sayesinde.
kendini tamamen başkalarının - özellikle babasının- mutluluğuna adamış iyi huylu, çalışkan, ama çirkin sonya,
yine onun gibi tüm hayatını başkaları için çalışarak geçiren ve yaşı ileledikçe bundan pişmanlık duyan vanya dayı,
gencecik yaşında kocasının bilgisine, kültürüne kapılıp evlenen; kendi mutluluğunu sonsuza dek yitiren ve hiçbir şey yapamayan yelena,
ve herkes ömrünü ona admışken bir türlü mutlu olamayan bir baba, koca...

yıllar önce çok küçükken oyununu izlemiştim,geçenlerde aklıma düştü kitabınıda okumak bu eski çehov klasiğinin.

"hayatınızda bir defa olsun, kendinize hürriyet verin" diyor, ne çıkar? belki de böyle icabediyor... elimde olsaydı, sizlerden, sizlerin o uykulu gözlerinizden, konuşmalarınızdan, sohbetlerinizden kurtulmak için uçup gider, yer yüzündeki varlığımı bile unuturdum. fakat cesaretim yok, utanıyorum...vicdan azabından da korkuyorum..."

insan vicdan azabından korkmamalı. gerektiğinde ezip geçmeli o çevresini sarmış duvarı, güvenli demeden.başka bir yolu yoksa kırmalı. sonrada kırdığı o kalbi onarmaya çalışmalı araya biraz zaman koyduktan sonra...ama kırmalı...