29 Eylül 2012 Cumartesi



yatak odasına şükran fotoğrafları çekiyorum bazen.
Böyle söyleyince fazlaca erotik. halbuki pascal bile uğramayabiliyor kimi geceler yatağımıza.


anılar birikiyor, eşyalar birikiyor, gülücükler birikiyor.



çocukluğa dönmek diye bir şey hakikaten var; zihin hakikaten ilginç. freud diye bir şey var deyip ah muhsin ünlü'ye nazireler düzerim ama jung da var. 
bu yazıyı okuyunca ozan'ın küçükken harçlığını biriktirip kendisine oyuncak tabanca almasının nedeninin annemlerin hiçbir zaman tabancaları bize oyuncak etmemeleri olduğunu düşündüm. niye bir çocuk silahlı evcilikler oynamak ister ki? niye özene bezene yapılmış kardan adamları parçalar, yere düşenlerle dalga geçer?
ve niye bir anne bunu fark ettiğinde "aman canım daha çocuk o"yu kendini rahatlatmak için söyler. halbuki dehşetin tamamıyla ifadesi olmalı bu. 


okunacak kitaplar biriktiriyorum. yol haritamı anlatıyorum kıvruşa. o kadar heyecanlıyım ki listeleri tamamlamaya. araya sokmak istediğim kitaplara da hevesliyim. ne haltlar etsem bilemiyorum.

politics:) notlarımı tekrar okuyorum belki gözden kaçırmışımdır bazı şeyleri, belki yeni kimi şeyler düşünürüm diye. nazarlar değer diye elim popomda, ama öyle seviyorum, içim rahat.













rahat olmayan noktalar da var tabi. 
bu noktayı toparlayacağım, 
kendi kendimi 
kendi kendime
kendimce
 ispatlayacağım diye 
boş verdiğim noktalar. 
yatak kendi halinde kalmalı. gecesi de sabahı da rahatlatılmalı. 




bize dair bizsiz fotoğraf. bunca üşengeç adamın nasıl olup da gelmeye üşenmediğini anlamıyorum. anlayıp anlamamamı umursamıyor. arayıp aramamamı. ben de. ama ne zaman araşsak yan yana olabiliyoruz. hem tekil, hem işteş olabilen fiillere sahibiz.
**O Ano em Que Meus Pais Saíram de Férias. Ağlarım da ağlarım.










































şımarmak için kremler sürüyorum her tarafıma. aynanın karşısına geçiyorum. ışık vurdukça cildim daha da parlıyor. başımı oynatıyorum, bi sağa bi sola. bir daha. boyun kırıyorum sadece. her hareketimde oynaşan ışıkları seyrediyorum uzun uzun. kendimi değil, misafir ettiğim ışığı seviyorum.  

15 Eylül 2012 Cumartesi

Bom bom bom bom bom bom bom borobom...
Turuncu gömleğim var yakası meme uçlarıma değiyor. Sarı kırmızı çoraplarım var. Sokakta, orada burada gülüyorlar bana. HEY BE; PAÇA PAÇA ZURNA PANTOLONLARIM VAR.

Atölyeden çıktım, kafam iyi çıktım, yol boyunca nedensiz yere bu satırları tekrar edip durdum içimde.
Ne zaman okusam içim acır, halbuki bugün hiç acımamalıydı. Kendimi yendim bugün, korkularımı alt ettim, iki harika insanla tanıştım, bir insanı yeni baştan tanıdım, çok yoruldum, çok koşturdum, çok heyecanlandım... Nerelere gitsem, ne haltlar çevirsem bilemedim bütün gün.
Bugün kime ne düşünüyorsam onu söyledim sadece. İçimde hiçbir şey kalmadı. Mutlu da ettim, mutlu da oldum.  Belki birilerini sıkmışımdır ama adam sen de, insan nelere sıkılmıyor ki.


Koşturmam gereken yerlerin listesini attım ona. Kuaföre yalnız, geri kalan hemen her şeye beraber çek attık, stada gidip fotoğraf çektik, film yıkadık, tesisleri yıldızlı çeklerle doldurduk, hediye aldık. O hep yanı başımdaydı.



Tabi ki daha güzel fotoğraflarım var ve tabi ki güzel olmak umrumda değil.

Kafam güzel bu gece!
İçim dışım çok güzel.

Bir de gece şarkısı vardı bir de ortalıkta dans eden insanlar.
Bana içini açan bir adam.
Ortalığa saçtığım kendi içim.