20 Haziran 2012 Çarşamba


Seyretmeye doyamadığım.
3 gün öncesine bile ne güzel zamanlardı deme potansiyelim var, ama o günler hakikaten güzel zamanlardı.

Hayal peşinde koşup, sabredip, biriktirmekle geçen zamanlar, yeni hayaller ve bu defa para biriktirmelerle yer değiştiriyor. Yeni sabretmeceler. 
Ama başucunda biriken kitaplara da geliyor zamanlar. Epey uzun akşam yürüyüşlerine, yürürken düşünmelere...
Minik minik şeyler yapıp kendimi mutlu ettim bugün. Kafamın artık gürültü kaldırmadığı kararını alıncaya dek bağıra çağıra dans ettim, bahçede duta daldım, uzun uzun pascalın tüylerini tarayıp muhabbeti koyulttum. İlk interrail hayalimi Koudelkayla kurdum, unutmayım diye not bile yazdım, çalışma masamın duvarına yapıştırdım. Kitaplığı temizleyince ne yerleştirsem düşünmesini şimdilik dünya tarihi kazandı. Masaya oturunca yine 'insanın çalışma masasını sevmesi nimet, bildiğin nimet' diye düşünüp, yine çalışmadan kalktım. Arada mutlu oldum ama. O masada hep sevdiğim şeylere çalışmak istiyorum, sevmediğim her şey mutfak masasında sürünsün. Gebersinler. 


Bu şarkıyı dinleyip de unutmuş olamam, birileri belki fark ederim de gecem taçlanır diye playlistime eklemiştir gizlice. Çünkü unutmuş olamam. 
Çünkü ben olsam ben de yapardım.