3 Mayıs 2016 Salı

neredeysebiryıldırgörmemiştimyüzünücanlıcanlıhattaunutmuşumgörüncefarkettim
gülünceağzıçizgiyedönüşüyordudakkenarlarıkulaklarınadoğruuzandıkçaaradakimesafekırışmıyordakatlanıyorsankiçokgarip
onugörüncegeceuykututmadıveoturupyeridaralankızınhikayesiniyazmayabaşladım.


yeri daralan kızın hikayesi.


Kızın çok mutlu olduğu, hikayemizin de başına denk düşen o kadim zamanlarda; öylesine geniş bir gülümsemeymiş ki ortadaki, sadece onun sığması için bile hektar hektar bir alana ihtiyaç duyuyor olmalı. “Dünya benim” dermiş o günlerde. “İnanmazsın, dünya benim!”
Derken günün birinde gittiği bir şehirde çöreklenmiş, karanlık, topak topak, tanımsız bir şey görmüş; anlayabilse ne olduğunu, belki korkmazdı o kadar. sadece burnuna gelen kokunun hem yapış yapış, hem de sivri olan yakıcılığından hoşlanmamış ve bu şehirden kaçma ihtiyacı duymuş.

Ancak meğer topak topak olan salgınmış.
Başka şehirlere sıçramış. Kız günden güne haritanın üzerinde şehirlere kırmızı çarpı işareti koymaya başlamış; içindeyse tek bir histeri: “Tanrım buraya gelmesin n'olur.”.

Derken bir gün tanımsız olan kızın şehrine de sıçrıyor; önce en sevdiği yerlere, sonra okuluna, sonra mahallesine. Kız evinden çıkamaz oluyor. Günden güne daha çok alışıyor evinin güvenliğine, pencereden -perdeleri görünmeyeceği şekilde ayarlayıp- dünyayı seyrediyor.
Odasından çıkmıyor.
Bir sabah uyanıp da gerinmek için kollarını açtığında kolları ona çarpıyor.
Yatağından çıkamıyor.
Boyu kısa, bir süre daha idare edebiliyor bu yüzden.
Sonra ayaklarını toplamak zorunda kalıyor ama.
Ayağa kalkmak.
Kollarını açamıyor sonra.
Şey üstüne üstüne geliyor.
Yeri gittikçe daralıyor.
Şey sıkıştırmaya başlıyor.
Karnını içine çekiyor.
Yavaş yavaş incelmeye başlıyor yeri daralan kız.
Sonra daha da inceliyor.
İnceliyor.
İnceliyor.

Ancak bir elmayı sonsuza dek ikiye bölerek asla yok edemeyeceğiniz gibi,
Yeri daralan kız da hiç yok olmuyor.





Dün gece çok zorlandım.

Bir daha bu kadar zorlanmayayım diye kendimi hazırlamıştım oysa.
Ensemde bir hayaletin (evet! hayaletin!) soğuk, kokan nefesiyle yaşıyorum uzunca süredir. Kendisini hiç görmesem de gölgesi hep önüme düşüyor.
Ki hayalet hiç var olmamıştı belki. Yine de ben sürekli gölge sandığımın üzerinde tepinip onu yok etmeye çalışmaktan kendimi alamadım.
Artık yoruldum demek, peşini bırakmak istiyorum anlayacağın sevgili blog.
Artık hayaletleri istemiyorum.