25 Ekim 2012 Perşembe

"dizginlemedim kendimi. aldım başımı gittim,
gittim ışıltılı geceye;
o yarı gerçek ve kafamda
yarı belirlenmiş zevklere.
ve başdöndürücü şaraplar içtim
şehvetle kucaklaşmaktan
korkmayanların içtiği."



öyle ezbere bilirim ki çince bile olsa anlarım. dilini bilmem, konuşmasını anlamam, görünce kulağımı tıkarım allahın çinlilerine; ama yine de anlarım.
"al" der ya Grace, "dünyaya sahip olmanı istiyorum" der. o anda dünyanın sah
b
oluveriririm.
"i" yerine enterlara basarım da daha güzel olması mümkün olmaz.

şarkılar sıkıştırıyoruz koltuk arkalarına, halı altlarına. bazen daha yüksek, gittikçe daha da yüksek, kemanlar duyulsun diye
sesler yükseldikçe algılarım azalıyor, sorun etmiyorum.
pascalın burnuşu nemli, bizimki buzz. parmakları da öyle.

kalbimin koridorlarında hevesli mumlar yakıyor da meyve meyve kokuyorum sanki. balkonlarında şarkılar çalıyor. şarkıyı mı dinlesem, yağmuru mu, yoksa onu mu bilemiyorum. çünkü şarkıları benimkilerden güzel. kelimeleri de(ben bunu seçtim). üstelik bariz kıvır kıvır, hem de çilli. tabi ki de kıskanmıyorum; daha çok dinleyeceğim, yazacağım, yapacağım, yerimde durmayacağım; gülmeye, düşünmeye, güzele karışıp da kalabalıklaşacağım geliyor.
söylemek istediğim şeyleri hakikaten söylemek istiyorum, yazmak değil. ama biliyorum ki buraya bakacak. kendinden bi iz bulsun istiyorum her baktığında. 
kafam, yüreğim, içim dışım güzel; korkmadan, kontrol etmeden yazıp yazıp silmeden:) devam etmek istiyorum sadece. arkası yarınları düşünmeden. kadınca inada bindirmeden. bilmeden, bildirmeden. 
(Halbuki kendini durağa bile bıraktırmayan kadındım ben)

2 yorum:

  1. birsürü şeyler yazmışsın hep. hiçbirini okumadım. okuycam. sen güzel yazıyosun. benimkiler baştan savma. sen savmıyosun.

    YanıtlaSil
  2. bazen savmıyorum. bazen tek derdim yazmak oluyor, sonrasında şöyle bi okumuyorum bile ne yazmışım diye.
    bazen de sırf okunsun diye.
    değişiyor işte:)
    sizin de özenli zamanlarınızı biliyoruz mister.

    YanıtlaSil