6 Aralık 2010 Pazartesi

- anlatabilir misin?

dedi. bakakaldım ekrana. sahi, ne düşündüm onca zaman boyunca? üzerine düşündüğümü biliyordum. ama daha çok 'bak argümanları kısaca açıkladım sen anlarsın, zeki kızsın bence.' tadında bi düşünmeydi. var olduğunu biliyordum ama doğru kelimeler birbirini bulamamışlardı anlatmak için.
ne düşündüm sahi? dün toparladım biraz. dünya az biraz da olsa ilerliyorsa*, deliler sayesinde değil mi bu. delirsek ya o zaman.

okumuyorum. mükemmel olmasa da elimde sürünmeyi haketmemişti pavese. ama asıl gündüz vassaf, harika olmasına rağmen sürünüyor ya şu an, en çok ona üzülüyorum. ıskalanmış, üzerinde düşünmeye hiç gerek duyulmadan kabul edilmiş ayrıntıları bulunduğu yerden çekip ısıtıp önüme koyuşu hakikaten etkiledi. üstüne düşünerek okumak istediğimden okuyamıyorum belkide. beynim düşünme eylemini gereksiz sayıyor bu ara, 'gör ve kabul et, kabul et ve tekrarla.' modunda.
"cehennem özgürlüktür." bu fikir güzeldi. ama asıl psikoloji ve delilik. delilik ve özgürlük. bunu uzun süredir yazmak istiyordum.

"Biz özgür olmaktan korkuyoruz aslında. Yerleşik düzenin dikte ettiği, herkesin de karşılıklı olarak kabulendiği tutum ve davranış sınırlarının içinde kalmak istiyoruz. bizi nihai bağımsızlığa götürecek olan o adımı atmaya cesaret edemiyor, kendi içimizdeki sese kulak vermek istemiyoruz. Öyle yaptığımız zaman genellikle bize deli deniliyor çünkü. bize deli denmesini istemiyoruz. bize deli denmesinin ve deli muamelesi yapılmasının sonuçlarına katlanacak gücümüz yok.
bu yüzden delilikten anladığımız şeyi iğdiş ediyor, onu küçük ve önemsiz eylemlere indirgiyor ve davranışlarımızın anlamını da abartıyoruz. Örneğin bir memur uçurtma uçurmak istediğinde işe gitmiyor; "Acaba bana deli derler mi?" diye düşünüyor ama. Ya da sonradan " öyle çılgınca bir şey yaptım ki..." diye anlatıyor bu olayı. Deliliği, çılgınlığı öylesine basit eylemlere indirgedik ki, artık rahatça, güven içinde deli olabiliriz. ne yardan geçiyoruz, ne de serden. "Bütün gece uyumadık ve geceyi dinledik, ne çılgınlık değil mi?", "Kocam bütün ışıkları yaktı, bütün pencereleri açtı ve benimle salondaki halının üzerinde sevişti. Amma da deliymişiz. Böyle bir çılgınlığa nasıl boyun eğdiğimi bir düşünsene."
Deli olmaya cesaret edemediğimiz, ama yine de özgürlüğün özlemini çektiğimiz için, deliliği bu son derece basit davranış biçimlerine indirgedik, ama bu eylemler, deliliğin sonsuz ifade biçimlerine haksızlık etmektir."

kelimeler birbirini buldukça şunu düşündüm. başında olduğum şeylerin ileride çok ciddi çalışma ve yetenek isteyeceğini bilmek korkutuyor. yolun başındayken hazır, belkide vazgeçmeliyim diyordum.

delilik.
delilik hayallerinin peşinden koşmak olmamalıydı, koşmamak olmalıydı. delilik övgü olmamalıydı, yergi olmalıydı. kavram karmaşaları, çoğu şeyin olduğunun tam tersi anlam edinmesiyle sonuçlandı. ama sanırım sonuçlandı. kararı verdim en azından.
ve bir teşekkür borçluyum sanırım, 'bana mı?' diye düşüneceğini biliyorum. evet, sana.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder