12 Kasım 2010 Cuma

içimdeki kahve aşkı silinemeyecek kadar derinlere işlemiş ve çay da kraliçeliğini kimselere bırakmamaya kararlı olsada söyleyebilirmki, yasemin çayı mükemmel. hele içine bikaç tane de karanfil atarsan demlenirken, ımm...

üniversite hayatımın tatilden tatile mutlu geri kalan tüm zamanlarda da tatil özlemiyle geçeceği resmileşti sanırım. bıkkınım ve böyle birşey ilk defa başıma geliyor, onunla nasıl baş edilir bilmiyorum. öğrenmedimki ben. ama şuda varki bugün yüzmilyonuncu kez bıkkınlığımı dile getirirken sıkkınlıklar bastı. ben bile dinlemek istemiyorum artık, çekilmez adamlığımı* içime gömüyorum.

eve erken gelip the sixth sense'i seyrettim. finali dışında bi aman amanlığı yoktu. ki finali de öyle 'yareppim!' dedirtecek derecede etkileyici değildi. beklenmedikti sade.

gözlükleri sevdim ama.

9 tane filmim var, tatil boyunca her gün için bir tane. ve iki mekan seçtim kendime, iki günlük. bide hediye verme isteğimden gaz alarak tişört tasarım işini araştırdım bugün biraz. bir iki bir şey buldum bakalım.

mükemmel ingilizce hocamın mükemmel blogundan aldığım tarifi geliştirip mükemmel üstü harikulade bi makarna yaptım. o kadar güzel olduki nasıl becerdim lan dedim kendime.

ve yıllarca filmlerin, öykülerin, hayallerin siyah cadısı olmak insanda kaynayan her kazana bi parça ot serpiştirme huyu kazandırıyor. biraz baharat. biberiye, defne, birazda sarımsak...

*nazım hikmet//

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder