23 Ekim 2010 Cumartesi

Fotoğraf çekmek istiyorum, çünkü mutluyum. 18 yaşındaysan çok normal bir durum değil bu aslında. belki mutlu olmanın getirilerini kaldırmanın zorluğundandır, çünkü özellikle yokluğunda anlaşılıyor zorluğu. evet. ama ben mutluyum, ve istiyorum ki insanlar dünyayı benim gözümle görsünler. ona baktıklarında:
Aşırı erkeksi olduğunu değil,
Bunun ona ne kadar yakıştığını görsünler. zira o dünyanın görüp görebileceği en değişik, en güzel kadınlardan biri. tartışma da kabul etmem hiç. Birileri onu benimle aynı yerden görsün. İnsanlar bazı şeyleri benimle aynı gözle göremiyorlar ya, çok acıyorum o zaman. bazı şeyleri taparcasına sevdiğim için mutluyum.

Diye düşündüm hep. Ama dün Jean Mohr girdi hayatıma.Kendisi İsviçreli bir fotoğrafçı. John Berger'le birlikte yazdıkları birkaç kitapları var, bir tanesi de yeni bitirdiğim Anlatmanın Bir Başka Biçimi. Kitapta, Jean Mohr'ın bir çalışması var. Genellikle fotoğraflarının altına hikayeleriyle ilgili notlar düşermiş, ama bir seferinde açıklama görevini başkalarına bırakmaya karar verip arşivinden birkaç fotoğraf seçmiş ve sokaktan geçen hiç tanımadığı insanlara gösterip yorum istemiş.


Aslında iki fotoğraf seçmek istemiştim. ama internette Mohr hakkında da, fotoğrafları hakkında da pek bi bilgi yok maalesef.
Bu fotoğrafın da kalitesi için üzgünüm. Yorumları olabilecek en farklı meslek grupları içinden seçmeye çalıştım.

Bostancı: Bu fotoğraf benim aklıma günümüzde petrol üreten ülkelere ne kadar bağımlı olduğumuzu, onlarla kavgaya tutuşmak yerine birlikte iyi geçinmemiz gerektiğini getiriyor. Şimdi musluğu kapatıyorum, yarın açabilirim. İleri gitmenin bir yolu yok.
Rahip: Eğlenceli! Benim ilk tepkim şöyle: Onun gibi, hiçbir kaygı duymadan uyuyabilmek isterdim. Uyumak bir nevi özgürlük. İkinci tepkim daha bir düşünülüp tartışılmış: Bu borularda ne var - petrol mü, su mu?- Hangi ülke, Hangi nüfus için? Adamın soldaki ağacın üstünde ya da bir evin kapı aralığında uyumasını tercih ederdim. Borulara kafa tutuyor!
Liseli Kız: Bu adam kendini ısıtan bir şeyin üstüne uzanmış. İlk borunun rahat ettirmediğini düşünen biri de gelecek.
Aktris: "Uzun bir yolculukta dinlenme." Burası bir boru hattı mı? Dünyanın ucuna vardınız duygusu. Gidip duruyor, sonra dinleniyorsun. istikametin ne olacağına zaten daha önceden karar verilmiş. Görüntüdeki başka her şey kayboluyor.
Fabrika İşçisi: O borulardan ne akıyor? Su mu yoksa yakıt mı? Adamın uyuma şeklinden iyi bir dinlenmeyi hak ettiği anlaşılıyor.
Gerçek hikaye: Ponai burası, Bombay'ın 30 km uzağı. Şehre su taşıyan su boruları. Oğlan boruların üstünde uyuyakalmış, sebebi serin olmaları.


keşke diğer fotoğrafları koyabilseydim, bulamadım hiçbirini.
ama şöyle bir örnekte vardı misal. bir kız çocuğu. elinde bebeği. kızın yüzü buruşuk, ağzı kocuman açık. Rahibin yorumu:


"Garip bir fotoğraf. Birilerinin, çocukları, dünyanın zalimliklerini görmek zorunda kalmaktan koruması gerekmiyor mu? Gerçekliğin bazı yönleri bu yaştaki çocuklardan saklanmamalı mı? Oyuncak bebeğin gözlerini kapatan elleri orada durmamalı. her şeyi gösterebilmeli, hepsi görülebilmeli. "


Gerçek hikaye: İngiltere, kırsal bir bölge. Küçük kız oyuncak bebeğiyle oynuyordu. Bazen tatlı tatlı, bazen haşin hareketlerle. bir an da bebeğini yemek istermiş gibi bir hareket yapmıştı.




Evet. İlginçti, güzeldi kitap. Açıkçası John Berger kısmı bana ağır geldi, ama Mohr kallavi adamdı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder