19 Temmuz 2014 Cumartesi

ve ingilizcesi gittikçe iyileşiyordu.

2 yılın getirisi okunan sayfalarca makale, hafiften yurt dışı seyahatleri ve pıtı pıtı yabancı arkadaşlar derken gelişiveriyor işte. fark etmiyorsun süreç sırasında, bir gün bir şarkıyı sırf sözlerinden kelli 40 defa döndüre döndüre dinlerken anlıyorsun; ana dilin değil ama duyguların evrenselliği seni çember dışında bırakmıyor artık.

dünya tatlısı bir hocam var. ona baktığımda kendi elli yaşımdaki halimi görüyorum sanki; hem fiziksel hem kültürel. kültürel politikalar dönüp dolaşıp patriarkiye dayanıyor ağzında. ağzından damlayan balları alıp tatlı kavanozlarında saklıyorum; zira ben bal-reçel sevmem.

feminist teori demiştik, işin bir de diğer tarafı var; feminist teoride kadının duruşunu kritik eden (bunun üzerine biraz okumalıyım, her yere not düşmeye karar verdim.). kadının gardının düşüklüğü dediğimizde aklıma gelen ilk şey aşk oluyor (eğitim olmalıydı halbuki.).

aşk pek ilginç duygu, teorilerde bu kadar az yer verilmesi sonsuz bir gariplikler silsilesi.
duyguları evrenselleştiriyor, kültürleri yok ediyor, kadını/erkeği tamamen standardize ediyor. bir süre sonra da kendisi standartlaşıyor. ingilizce öğrenmedeki gibi aslında; süreci fark etmiyorsun da bir gün bir şarkıyı sırf sözlerinden kelli 40 defa döndüre döndüre dinlerken anlıyorsun; artık standartsın.

şarkı mı?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder