27 Şubat 2014 Perşembe

Aralık ayında, güzel adam Orhan Cem Çetin'in söyleşisine gitmiştik.
Gözümde araştırmak bir tatlıysa kendisi üzerine konan dondurma gibidir.
Aklın en güzel kıvrımlarından biridir.
Hem korkunç biçimde zeki hem de zekası kendine iyi gelen insanlardan.
Şanslı da hani...

Bazen sıradan bir anda biri olur ve öyle bir cümle kurar ki alır o cümleyi kendine yoldaş yaparsın. Kendi hikayenin kalın harflerle yazılan yerlerinden olur. Ettiği tek bir cümleyle o insanı ömür boyu sevmeye karar verirsin. Sözlü bir anlaşmanın sadece senin zihnine ait bağlayıcı maddesi olur; ilişkinin punctumudur. Bu söyleşi sırasında bir şey dedi ki, ona olan sevgimi (evet sevgi; hayranlık, ilham vs değil.) katlayabileceğine dair iddiaya girse kazanmaması mümkün olamazdı. Zihnime kalın harfli yeni bir dizi ekledi.

"Bazılarınız biliyor ki böyle bir fotoğraf var. İşte bu, gerçekten bakan için süpriz. Bir nevi bonus."

En popüler işi "Böyle Fotoğraflar Yok"u göstermesinin ardından böyle bir fotoğraf çıkardı sahneye.
bimilyoncu mantığıyla dijital ortamda satmayı planladığı fotoğraflarının çoğunu bedavaya yayınladığı bir mecrasının olması gibi. Araştırmaya karar verirsen o senin bonusun olur. "Yetişince" kim kime hediye veriyor, kim kime hediye oluyor ki; çabalarsan senin için bonus vardır. (Çoğunlukla da yoktur tabi. Böyle düşünenler bir avuç kadar azınlıktalar.)

Bu "bonus" veren kafaları öyle çok seviyorum ki fark ettiğim yerde mutluluktan ağlayacağım geliyor.

Gece gece hatırlatansa bir başka bonustu:


Doğrusunda yahut yanlışında değilim işin; hatta doğru demeye de içim elvermiyor. sadece hediyeyle ilgiliyim.
Bir cümleyle bana denklem çözdüren güzel ellerdeyim.
Sen bu şiiri ellerinle yazdın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder