
biraz yamuk mu çekmişim ne?..
gözlükleri sevdim ama.
9 tane filmim var, tatil boyunca her gün için bir tane. ve iki mekan seçtim kendime, iki günlük. bide hediye verme isteğimden gaz alarak tişört tasarım işini araştırdım bugün biraz. bir iki bir şey buldum bakalım.
mükemmel ingilizce hocamın mükemmel blogundan aldığım tarifi geliştirip mükemmel üstü harikulade bi makarna yaptım. o kadar güzel olduki nasıl becerdim lan dedim kendime.
ve yıllarca filmlerin, öykülerin, hayallerin siyah cadısı olmak insanda kaynayan her kazana bi parça ot serpiştirme huyu kazandırıyor. biraz baharat. biberiye, defne, birazda sarımsak...
*nazım hikmet//
hayalin kime ait olduğunu söylemem lüzumsuz herhalde.
arka fonda besame mucho çalarken bir şömine başında sıra bana geldiğinde söylemek isterdim hayalimi. ben dünyayı güzelleştirmek istiyorum. güzel bir dünyada yaşamak değil, olan dünyayı güzelleştirmek. batuhanın yaptığı gibi mesela, bir şeyler değişsin diye uğraşmak.
oğuz, biliyorumki sen burdasın, yanımdasın. hak vermesen bile anlarsın. her şeye rağmen sen benim yarımsın, canımsın. o okulda kendimi yalıtılmış gibi hissediyorum. dünya orası değil, ben dünyayı gördüm. kendimi oraya kapatmak kandırmak değil mi? peki niye onun yerine dünyayı o hale getirmeye çalışmıyoruz? hani o en sevdiğin filmdeki gibi, niye savaşmak yerine bizdeki bize yeter diyoruz? sıkıldım herkesin sadece konuşmasından, hiçbir şey yapmamasından. ki bu aslında bi özeleştiri.
tek başına olsa alfredo da vazgeçer miydi? oda başlamak için kendisiyle aynı hayali taşıyan birilerini aradı. hayallerimi paylaşmaya ihtiyacım var. ve sana uzun uzun yazmaya. kendine bir kahve doldurup okusan ya?